İncelediğimiz kitap, gıda endüstrisinde kullanılan materyallerin geliştirilmesiyle ilgili önemli bilgiler vermektedir. Örneğin pişirme işleminde kullanılan bakır kapların bakırın üstün ısıl iletkenliği sayesinde ısının kaba homojen yayılmasını sağlarken bakırın pahalı olması, bunun yanında kolay kararması ve hatta asidik yiyecekler pişirildiğinde öldürücü seviyede çözünerek bakır zehirlenmesine yol açabileceğini öğreniyoruz. Buradan hareketle saf bakır kaplar kullanarak domates ve limonlu yiyecekleri bakır kaplarda hazırlamamamız sağlığımız için daha yararlı olacaktır. Bakıra bir alternatif olan alüminyum ise çok hafifken asidik yiyecekler ile tepkime vermektedir. Ancak alüminyumun özgül ısısı bakırın yaklaşık üç katı olduğundan bu özellik kendisini mükemmel bir kızartma tavası yapmaktadır.

Bakırın mutfaktaki pratik uygulamalarından birinde, saf bakır kaplar ile yumurta çırpıldığında günlük önerilen dozun çok altında bir miktar bakır kaptan yumurtaya karışır. Bakırın karışması sonucunda birbirleri ile kükürt köprüleri üzerinden bağlanmış protein zincirleri dağılmaya başlar. Bakır kükürt ile hızla tepkime verdiğinden proteinler çok yapışkan olamayıp kuru tepe köpüğü geliştirirler. Bu durum İnorganik Kimya derslerindeki Pearson asit-baz tanımı ile açıkladığımız durumdur aslında. Bu tanıma göre sert asitler sert bazlar ile kararlı bileşikler oluştururken yumuşak asitler de yumuşak bazlar ile kararlı bileşikler oluşturur. Bir asit ya da bazın sertliği kısaca yük/yarı çap oranı ile ifade edilir. Çapı küçük yükü büyük olan asitler sert iken çapı büyük ve yükü düşük olan asitler yumuşaktır. İşte suda sülfat analizlerinde ortama baryum klorür eklenmesinin sebebi de budur. Baryum iyonları (periyodik tablodaki 6. periyottaki yerinden tahmin edebileceğiniz gibi) son derece büyük bir hacme sahipken sadece 2+ değerlikte bulunabildiğinden kendileri yumuşak bir asitken, klorür iyonu (3. periyot elementidir) çok daha serttir. Dolayısıyla BaCl2 bileşiğinin kristal formu yüksek kararlılıkta olamadığından suda çözünür. Suda bulunan sülfat iyonları ise (ki kendileri de yumuşaktır) Ba2+ iyonu ile hızla birleşerek suda çözünmeyen BaSO4 tuzu şeklinde çöker ve gravimetrik olarak analizi gerçekleştirilebilir. Ayrıca şehir şebeke sularında askıda katı maddenin çöktürülmesi için polialüminyum sülfatın kullanılması da benzer bir örnektir. Askıda katı madde (kolloidal çamur gibi) dış yüzeyi ağırlıklı olarak negatif yüklü türler olduğundan birbirlerini su içerisinde iterek askıda kalabilmektedir. Suya polialüminyum sülfat dozlandığında ise suda Al3+ ve SO42- olarak çözünen bu tuz, askıdaki negatif yüklü katıların yük denkliklerini sağlar ve topaklanan katı tanecikler artan kütleleri ile dibe çöker.
Kitap bizlere düdüklü tencere ile yüksek sıcaklıkta ve basınça kimyasal dönüşümleri gerçekleştirerek tat kimyasallarını nasıl açığa çıkardığımızı anlatmanın yanında vakum altında suyun kaynama noktasının çok altında sıcaklıklarda bu tepkimelerin gerçekleştirildiği metotlar hakkında detaylı bilgiler vermekte. Bu arada laboratuvarda kullandığımız su banyosu sabit sıcaklıkta tepkimelerin sürdürülmesi için simyacı Maria tarafından 600'lü yıllarda icat edilmiş bir ısıtma metodu olup yemekhanelerde yiyeceklerin sıcak tutulması için kullanılan Bain-marie (dilimizde benmari olarak kullanılmaktadır) sistemleri hakkında bilgileri de kitapta ulaşabiliyoruz.